Av. Arb. Utku ARSLAN
·
0 545 685 59 39
·
av.utkuarslan@gmail.com
Bize Ulaşın
Nişanlılık, kadın ve erkeğin evlilik öncesi evliliğe hazırlık yaptığı önemli bir müessesedir. Bu önemli süreçte çeşitli sorunlar yaşanabilmekte, bu sorunları çözenler evliliğe adım atmakta, çözemeyenler ise çeşitli hukuki süreçler yaşayabilmektedir. Bu hukuki süreci en iyi şekilde yönetmek kanunlarımızın nişanlılık müessesini ne şekilde düzenlediğini bilmeyi gerektirmektedir.
NİŞANLANMA NEDİR? 
Nişanlanma, kadın ile erkeğin karşılıklı evlenme vaadiyle kurulan kendine özgü bir aile hukuku sözleşmesi olup 4721 sayılı Türk Medeni Kanunumuzun 118 ve 123. maddeleri arasında düzenlenmiştir. Nişanlanma ile kadın ve erkek arasında ‘’nişanlılık’’ denilen hukuki ilişki meydana gelir. Nişanlılık; kadın ve erkeğin evlenmeden önce birbirlerini tanıdıkları ve evlilik hazırlıklarını tamamladıkları dönemdir. Nişanlanan kadın ve erkeğe ise ‘’nişanlı’’ denilir.
NİŞANLANMANIN HUKUKİ NİTELİĞİ
Medeni kanuna göre nişanlanma evlenme vaadidir. Ancak bu evlenme vaadinin hukuki niteliği hakkında farklı görüşler vardır. Bir görüşe göre nişanlanma: ilerde evlilik sözleşmesi yapılacağını taahhüt eden bir ön sözleşme; diğer bir görüşe göre tarafların aynı yönde almış olduğu bir karardır. Bir başka görüşe göre ise nişanlılık, aile hukukuna tabi kendine has bir sözleşmedir.
NİŞANLANMA SÖZLEŞMESİNİN KURULMASI
Nişanlanmanın kurulması için, tarafların iradelerinin karşılıklı ve birbirine uygun olması yeterlidir. Nişanlanma rızaya dayalı bir sözleşmedir ve geçerliliği herhangi bir şekle tabi değildir. Nişanlanma iradeleri açık veya örtülü olabilir. Evlenme vaadinin açık bir irade beyanıyla yapılmadığı durumlarda, hangi söz ve davranışların nişanlanma iradesini oluşturduğu o çevrede hakim olan anlayışa, tarafların kişisel durumlarına, yaşadıkları sosyal çevreye, örf adet ve geleneklere göre belirleneceği Yargıtay kararlarında ifade edilmiştir. Nişanlanma sözleşmesinin kurulması, nişanlanmanın hüküm ve sonuçlarını doğurmaya başladığı an bakımından önemlidir.
NİŞANLANMANIN KURUCU UNSURLARI
 1. Karşılıklı Evlenme Vaadi: Nişanlılığın oluşabilmesi için karşılıklı evlenme vaadinin bulunması gerekir. Yalnızca bir tarafın evlenme vaadinde bulunması nişanlılığı oluşturmayacaktır. Evlenme vaadi açık veya zımni şekilde ifade edilmiş olabilir. Örneğin kadın ve erkeğin hiçbir şey dile getirmeden nişan yüzüğü takmak için ellerini uzatması veya birbirlerine kendi aralarında yüzük takmaları karşılıklı evlenme vaadini içerir. Bunun için herhangi bir nişan merasimi yapılmasına gerek yoktur. Nişanlanma kişiye sıkı sıkıya bağlı haklardan olduğundan bu sözleşmenin temsilci vasıtasıyla yapılması mümkün değildir. Bu nedenle evlenme vaadlerinin bizzat nişanlıların kendileri tarafından yapılması gerekir. Örneğin ailelerin beşik kertmesi yaparak kadın ve erkeğin evleneceğini vaad etmeleri nişanlılık müessesini oluşturmaz. Ancak bir kişinin nişanlanma arzusunu bir başkası aracılığı ile karşı tarafa iletmesi geçerli bir evlenme vaadidir.
 2. Vaad Edenlerin Farklı Cinsten Olması: Nişanlılar ilerde evleneceklerini vaad ettikleri için farklı cinsten olmaları gerekmektedir.
Bunların yanında nişanlanmanın geçerli olabilmesi için tarafların nişanlanma ehliyetine sahip olması, iradeyi sakatlayan genel nedenlerin bulunmaması, evlenme vaadinin ahlaka ve adaba aykırı olmaması, kesin evlenme engeli bulunmaması ve evlenmenin imkânsız olmaması gerekir
NİŞANLANMA SONUCU HANGİ HAKLAR DOĞAR?
Nişanlanma sonucu nişanlılar aşağıdaki hakları elde ederler.
1. Destekten yoksun kalma tazminatı ve manevi tazminat isteme hakkı
2. Mal rejimi sözleşmesi yapma hakkı:
3. Hakim veya hakem sıfatıyla davaya bakmaktan kaçınma hakkı,
4. Tanıklık yapmaktan kaçınma hakkı.
NİŞANLILIĞIN SONA ERMESİ
Nişanlılık ilişkisi, aşağıdaki hallerde sona erer.
1. Evlenme: 
Evlilik gerçekleşince nişanlılar nişanlılık statüsünden evlilik statüsüne geçerler ve nişanlılık olağan olarak son bulur.
2. Ölüm veya Gaiplik:
Taraflardan birinin ölmesi veya hakkında gaiplik kararı verilmesi durumunda nişanlılık ilişkisi kendiliğinden son bulur.
3. İmkansızlık:
Nişanlılardan birinin cinsiyet değiştirmesi, sürekli olarak ayırt etme gücünü kaybetmesi, nişanlılar arasında kesin evlenme engellerinden birinin varlığının ortaya çıkması gibi nişanlılıktan sonra evlenmeyi imkansız kılan durumlar oluşursa nişanlılık ilişkisi kendiliğinden sona erer.
4. Bozucu Şartın Gerçekleşmesi:
Bozucu şart gerçekleşirse nişanlılık ilişkisi kendiliğinden sona erer. Örneğin; nişanlı kadının hastalığının iyileşmeyeceğinin anlaşılması durumunda nişanın bozulacağının kararlaştırılması bozucu şarta örnektir.
5. İki Tarafın Anlaşması:
Taraflar karşılıklı anlaşarak nişanlılık ilişkisini bitirebilirler, karşılıklı anlaşma herhangi bir şekil şartına tabi değildir. Nişanlılığın karşılıklı anlaşarak bitirilmesi durumunda taraflar birbirinden maddi ve manevi tazminat isteyemezler.
6. Tek Taraflı Olarak Sona Erdirilmesi (Nişandan dönme):
Nişanlılardan birisi evlenmek istemiyorsa herhangi bir gerekçe göstermeksizin tek taraflı bir irade beyanı ile nişanlılığı sonlandırabilir. Buna nişandan dönme veya nişanı bozma denir.
Nişan bozma; haklı bir sebeple nişan bozma ve haklı bir sebep olmaksızın nişan bozma olmak üzere iki şekilde olur. Nişanı bozma, haklı bir sebebe dayanıyorsa nişanı bozan taraf karşı tarafa maddi ve manevi tazminat ödemek zorunda kalmaz. Ancak nişanın bozulması haklı bir sebebe dayanmıyorsa nişanı bozan taraftan maddi ve manevi tazminat talep edilebilir. Hediyelerin geri istenebilmesi nişanın haklı veya haksız sebeple bozulmasına bağlı değildir. Verilen hediyeler, nişan haklı veya haksız sebeple bozulsa bile karşı taraftan talep edilebilir.
Haklı sebep; nişanlılığı bozmayı ve evlenmemeyi dürüstlük kuralları çerçevesinde haklı kılan nedenlerdir. Haklı sebep bir tarafın kusurunda kaynaklanabileceği gibi her iki tarafın kusursuz olduğu durumlarda da ortaya çıkabilir. Haklı bir sebebin varlığı her somut olayda ayrıca incelenir, nelerin haklı sebep teşkil edip etmeyeceği konusunu hakim takdir eder. Hakim, nişanın bozulmasının haklı bir sebebe dayanıp dayanmadığı konusundaki takdir yetkisini, sübjektif bir ölçüye yani kişisel eğilimlere ve hayat felsefesine göre değil, toplumda ve özellikle nişanlıların mensup oldukları sosyal çevrede hüküm süren ortak değer yargılarına, kanaatlere ve düşünme tarzlarına göre objektif bir biçimde kullanmalıdır. Haklı sebeplere; nişanlının devamlı ve ağır bir hastalığa yakalanması, nişanlının iflas etmesi, evliliğin mutlulukla sonuçlanmayacağına dair hakkı inanç, nişanlanmadan önce var olan fakat diğer nişanlının bilmediği sebeplerin nişanlılıkta öğrenilmesi vb. durumlar örnek olarak verilebilir.
Maddi ve manevi tazminat davalarında; hakimin nişanın bozulmasının haklı bir sebebe dayanıp dayanmadığı konusundaki takdir yetkisi bulunmaktadır. Bu takdir yetkisinin kullanıldığı süreçte, alanında uzman deneyimli bir kayseri avukatından hukuki destek almak hayati öneme haizdir.
NİŞANIN SONA ERMESİNİN SONUÇLARI
Nişanın sona ermesi sonucu genel olarak aşağıdaki hukuki sonuçlar ortaya çıkar.
– Maddi tazminat,
– Manevi tazminat,
– Hediyelerin geri verilmesini isteme hakkı.
Bu hukuki sonuçların ortaya çıkmasında nişanın ne şekilde sonlandığı önemlidir. Örneğin nişan evlilik ile sonlanması durumunda artık evlilik ilişkisi hükümleri uygulanacaktır. Nişanlının ölümü ve gaipliği durumunda hediyelerin geri verilmesi dışında bir hukuki sonuç ortaya çıkmayacaktır. Buna karşılık haksız sebeple nişandan dönülmesi durumunda maddi ve manevi tazminat gündeme gelecektir. Nişanlılığın evlilik dışında bütün sona erme sebeplerinde ise verilen hediyelerin geri verilmesi gerekecektir.
1. Maddi Tazminat
TMK 120.maddesinde “Nişanlılardan biri haklı bir sebep olmaksızın nişanı bozduğu veya nişan taraflardan birine yükletilebilen bir sebeple bozulduğu takdirde; kusuru olan taraf, diğerine dürüstlük kuralları çerçevesinde ve evlenme amacıyla yaptığı harcamalar ve katlandığı maddi fedakârlıklar karşılığında uygun bir tazminat vermekle yükümlüdür. Aynı kural nişan giderleri hakkında da uygulanır. Tazminat istemeye hakkı olan tarafın ana ve babası veya onlar gibi davranan kimseler de, aynı koşullar altında yaptıkları harcamalar için uygun bir tazminat isteyebilirler.” hükmü amirdir
Maddi tazminat ödemekle yükümlü olan, nişanın bozulmasında kusurlu olan taraftır. Bu kusur, haklı bir sebep olmaksızın nişanın bozulması şeklinde olabileceği gibi, karşı tarafın nişanın bozulmasına kusuru ile sebep olması şeklinde de olabilir. Haklı sebeplere, sadakatsizlik, sevgisizlik, içki ve kumar düşkünlüğü, nişanlıya veya ailesine hakaret, aşırı kıskançlığı örnek gösterebiliriz.
Tazmin edilecek zarar ve masraflar, kusursuz olan nişanlının, nişanlanmanın geçerli olduğuna güvenerek yaptığı masraflardır. Bu masraflara örnek olarak nişan töreni için kiralanan yerin bedeli, evlenme amacıyla oturulacak evin kiralanması, mobilya satın alınması, o balayı için yapılan hazırlıklar, evlenme amacıyla işten ayrılma sayılabilir. Bu masrafların evliliğin gerçekleşeceğine güvenilerek ve nişanlılık sırasında yapılmış olması gerekir. Nişanlanmadan önce yapılan masraflar bu kapsamda değildir. Yine bu masrafların dürüstlük kuralına uygun olarak yapılması gerekir. Buna göre, yapılan masrafların, nişanlıların ve ailelerinin sosyal ve ekonomik durumuna uygun olması gerekir.
Tazminat davası, hak sahibi olan nişanlı tarafından diğer nişanlıya karşı açılır. Dava, sorumlu nişanlının anasına veya babasına ya da onlar gibi hareket eden kişilere karşı açılamaz. TMK m. 123’e göre, nişanlılığın sona ermesinden doğan maddi tazminat davası, nişanın sona ermesinin üzerinden bir yıl geçmekle zamanaşımına uğrar.
Ayrıca TMK m. 120’de, nişanlının ana ve babasına ya da onlar gibi hareket eden kimselere de kusurlu nişanlıdan tazminat isteme hakkı tanınmıştır. Buna göre, ana ve baba yada onlar gibi hareket edenler de dürüstlük kuralına uygun olarak yaptıkları nişan masrafları ile evlenmenin yapılacağı inancıyla yaptıkları masrafları isteyebilirler. (Örneğin eve beyaz eşya alınması gibi.)
Bu masraflar evlenmenin yapılacağı kanaatiyle nişanlılar için yapılan masraflardır; bu masraflar bir hısım tarafından veya başka bir kişisel ilişki içinde bulunduğu kişi olabilir, işveren, arkadaş vb.
Bu kişilerin nişan sebebiyle kendileri için yapmış oldukları harcamalar bu kapsamda değerlendirilmemektedir.
2. Manevi Tazminat
Medeni Kanunumuzun 121. maddesine göre “Nişanın bozulması yüzünden kişilik hakkı saldırıya uğrayan taraf, kusurlu olan diğer taraftan manevi tazminat olarak uygun miktarda bir para ödenmesini isteyebilir.”
Tazminat isteyen nişanlının kişilik hakkı bir zarara uğramış olmalıdır. Manevi tazminatı haklı gösterecek derecede bir ihlalin olması gerekir. Sadece mesaj ile nişanı bozma kişilik hakkı saldırı oluşturmaz
Manevi tazminat ödemesi gereken tarafın nişanın bozulmasında kusurlu olması gerekir. Bu kusur, haklı bir sebep olmaksızın nişanı bozmak şeklinde olabileceği gibi, nişanın bozulmasına kusuru ile sebep olmak şeklinde de olabilir. Kusurun ağır olması şart değildir. Manevi tazminat isteyen taraf ya hiç kusursuz olacak ya da kusuru diğer nişanlının kusurundan daha az olacaktır.
Tazminatın miktarı: Hükümde, uygun bir para olarak belirlenmiştir. Hâkim, olayın niteliğine, nişanın bozulmasının yaptığı etkilere, tarafların sosyal ve ekonomik durumunu göz önünde bulundurarak manevi tazminatın miktarını belirler.
TMK 25/IV hükmüne göre “Manevi tazminat istemi, karşı tarafça kabul edilmiş olmadıkça devredilemez; miras bırakan tarafından ileri sürülmüş olmadıkça mirasçılara geçmez.” Nişanlı manevi tazminat talebini ileri sürmüş ve ölmüşse, bu durumda ancak manevi tazminat talebi mirasçılara geçebilir; ileri sürme, dava yolu ile ya da manevi tazminat talebi içeren iradesini herhangi bir şekilde ortaya koymuş olması ile olabilir.
Manevi tazminat isteme talebi bir yıllık zamanaşımına tâbidir (TMK m. 123). Bu süre nişanlanmanın sora ermesinden itibaren başlar.
3. Hediyelerin Geri Verilmesi
Türk Medeni Kanununun 122.md. hükmüne göre “Nişanlılık evlenme dışındaki bir sebeple sona ererse, nişanlıların birbirlerine veya ana ve babanın ya da onlar gibi davrananların, diğer nişanlıya vermiş oldukları alışılmışın dışındaki hediyeler, verenler tarafından geri istenebilir.
Hediye aynen veya mislen geri verilemiyorsa, sebepsiz zenginleşme hükümleri uygulanır. Geri verilmesi söz konusu olan hediyeler, nişanlılık dolayısıyla nişanlanma sırasında veya nişanlılık süresince verilmiş hediyelerdir. Bunun dışında başka bir sebeple verilen hediyelerin iadesi söz konusu değildir.
Ayrıca hediyelerden sadece alışılmışın dışında kalanların istenmesi söz konusudur. Buna göre, nişanlanmanın sona ermesiyle alışılmış hediyelerin istenmesi söz konusu değildir. Bir hediyenin alışılmış hediye olması için, bunun yöresel örf ve âdete göre verilen hediyelerden olması ve maddi değerinin de günün koşullarına göre yüksek olmaması gerekir. Verilen hediyenin maddi değerinin yüksek olup olmadığı tarafların ekonomik ve sosyal durumuna göre değerlendirilir. Örneğin nişanlı kadın için alınan ekonomik değeri normal ölçülerde olan elbise ayakkabı vb. kişisel eşyalar alışılmış hediyeler; yüksek ekonomik değerli altın, araba ve ev vb. hediyeler ise alışılmışın dışımda kalan hediyeler olarak değerlendirilir.
Hediyelerin geri istenebilmesi için nişanlanmanın evlenme dışındaki bir sebeple sona ermesi yeterlidir. Nişanın bozulmasında nişanlıların kusurlu olup olmadığı önemli değildir. Kusurlu olan taraf da hediyeleri geri isteyebilir. Ölüm, gaiplik, anlaşma yolu ya da nişanın bozulması ile nişan sona ermişse, hediyeler geri verilecektir.
Medeni Kanun, nişanlanmanın evlenme dışında bir sebeple sona ermesine hâlinde kusurdan bağımsız olarak hem nişanlılara, hem de nişanlıların ana ve babaları ile onlar gibi davrananlara nişanlanma nedeniyle vermiş olduğu alışılmışın dışındaki hediyeleri isteme hakkı vermiştir.
Nişanlıların birbirlerinin hısımlarına verdikleri hediyeler bu kapsamda değildir. Bu hediyelerin geri istenmesi bakımından sebepsiz zenginleşme ya da bağışlama hükümleri uygulama alanı bulabilir.
Alışılmışın dışındaki hediyelerin geri verilmesi talebi, şahsî (alacak hakkına dayalı) nitelikli bir davadır. Çünkü hediyeler verilmekle karşı tarafın mülkiyetine geçer ve hediyeyi edilen kişi o şey üzerinde mülkiyet hakkını kazanır. Bundan dolayı hediyenin idaresine ilişkin talep, sebepsiz zenginleşmeye dayanmaktadır.
TMK m. 122/II’ye göre, asıl olan, hediyenin aslen veya mislen geri verilmesidir. Buna göre, hediye malvarlığında bulunuyorsa aynen geri verilecektir. Hediye malvarlığında bulunmuyor ve misli bir eşya ise mislen geri verilir. Hediye aynen ve mislen geri verilemiyorsa sebepsiz zenginleşme hükümleri uyarınca parası geri verilir. Sebepsiz zenginleşme hükümlerinin uygulanması hâlinde, elden çıkarmanın iyiniyetli veya kötü niyetli olmasına göre geri vermenin kapsamı belirlenir.
Hediyelerin geri verilmesini isteme hakkı, nişanlılığın sona ermesinin üzerinden bir yıl geçmekle zamanaşımına uğrar (TMK m. 123).
Nişanlılık müessesi toplumumuzda önem atfedilen ve evlenecek olan herkesin bir şekilde belli bir dönem içerisinde bulunduğu hukuki bir statüdür. Nişanlılık dönemi evlilik öncesi hazırlık safhası olduğu için ve her nişanlılığın evlilikle neticelenmediği göz önünde bulundurulduğunda bu süreçte uyuşmazlıkların oluşması ve çeşitli davaların açılması kuvvetle muhtemeldir. Nişanlılık nedeniyle uğranılan maddi manevi zararların telafi edilebilmesi, verilen hediyelerin geri alınabilmesi için bu süreçte deneyimli bir kayseri avukatından hukuki destek alınması çok önemlidir.

Benzer Yazılar

Yorum Yaz

error: Bu içerik koruma altındadır.
WeCreativez WhatsApp Support
Bilgilendirme: Avukatımız tarafından hukuki danışmanlık hizmeti verilmesi durumunda, yapılan görüşmeler Avukatlık Kanununun 164. maddesi gereği danışmanlık ücretine tabidir.
👋 Merhaba, size nasıl yardımcı olabiliriz?