T.C.
YARGITAY
11. HUKUK DAİRESİ
E. 2018/2099
K. 2019/3784
T. 15.5.2019
Davacı vekili, tarafların dava dışı Umak Makine İmalat San. İç ve Dış Tic. Ltd. Şti.’nin hissedarı olduğunu, davacının dava dışı şirketteki mevcut 5.000.- TL bedelli hissesinin tamamını İstanbul 24. Noterliğinin 01/05/2008 tarih 05041 yevmiye numara ile bütün aktif ve pasifi ile birlikte davalı …’ya devir ve temlik ettiğini, şirkete dair hiçbir hak ve yükümlülüğünün kalmadığını, hisse devrinin ticaret sicilinde ilan edilmediğinden ve şirket malvarlığı bulunmadığından dava dışı şirketin kamuya olan borçlarının muhatabının davacı olduğunu, davacının dava dışı şirketin Vergi Dairesine 138.195,65 TL ve SGK’na 242.319,39 TL olmak üzere yaklaşık 381.000,00 TL’nin ödenmesi sorumluluğu altına girdiğini, taksitler halinde yaklaşık 100.000.- TL ödemek zorunda kaldığını belirterek davacının ödemek zorunda kaldığı fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 10.000.- TL’ nin davalılardan müşterek ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini istemiş, 10/11/2017 tarihli ıslah dilekçesi ile talebini 189.797,05 TL’ye yükseltmiştir.
Davalılar vekili, limited şirketlerde hisse devrinin noterden satış sözleşmesinin ticaret odasına kayıt ve tesciliyle ve TSG’de ilanı ile gerçekleşeceğini, noter işleminin kendi başına hukuki bir anlam ifade etmediğini, davacının diğer işlemleri yaptırmadığından halen şirket hissedarı ve ayrıca müdürü olduğunu, taraflar arasında kamuya ödenen borçların davalılarca ödeneceğine dair bir sözleşme bulunmadığını savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir. Bozmaya uyularak yapılan yargılamada mahkemece iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, limited şirket ortaklarının şirketten tamamen veya kısmen tahsil edilemeyen veya tahsil edilemeyeceği anlaşılan amme alacaklarından sermaye hisseleri oranında doğrudan doğruya sorumlu oldukları, 6102 Sayılı TTK.’nın 598. maddesine göre şirket hisse devrinin TSG’de yayınlanması ile kesinleşeceği, tescil ve ilanı yapılmayan devirler tamamlanmamış işlemler olduğundan eski ortağın hissedar olmaya devam edeceği, bu nedenle davacının şirketteki ortaklığının devam ettiğinin kabul edilmesi gerektiği, davacının ortağı olduğu limited şirketin amme borcunu ödediği, hissesinden fazla yapılan ödemelerde davalıların sermaye payı oranında sorumlu oldukları gerekçesi ile 189.797,05 TL alacağın dava tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalılardan müteselsilen alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir.
Kararı, davalılar vekili temyiz etmiştir.
1-)Dosyadaki yazılara, mahkemece uyulan bozma kararı gereğince hüküm verilmiş olmasına ve delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davalılar vekilinin aşağıdaki bentler kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
2-)Dava, limited şirketin kamu borçlarını ödediğini iddia eden ortağın diğer ortaklardan rücuen tahsili istemine ilişkindir.
Davacı vekili davacının dava dışı Umak Makine İmalat Sanayi İç ve Dış Tic. Ltd. Şti.’nin ortağı ve yetkilisi iken sahip olduğu hisseleri 01.05.2008 tarihinde davalı ortak …’ya devretmesine rağmen söz konusu devrin pay defteri ve ticaret siciline tescil ettirilmemesi nedeniyle şirketin ödenmeyen vergi ve SGK borçlarından dolayı kanuni takibata maruz kaldığını, 6111 Sayılı Yasa’dan yararlanarak Maliye ve SGK’ya ödemeler yaptığını iddia etmiş ve ödemek zorunda kaldığı bedellerin davalılardan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Tarafların dava dışı limited şirkette pay sahibi oldukları, davacının resmi kayıtlara göre ortaklık sıfatının devam ettiği dönemle ilgili olarak dava dışı limited şirket adına tahakkuk ettirilen vergi ve SGK prim borçlarını ödediği hususu dosya kapsamıyla sabittir. Taraflar arasındaki uyuşmazlık, davacı tarafından ödenmek zorunda kalındığı iddia edilen şirket adına tahakkuk eden kamu borçlarından davalıların payı oranında sorumlu olup olmayacağı noktasında toplanmaktadır. Limited şirket ortaklarının asli borcu, tüzel kişiliğe karşı taahhüt ettikleri sermayeyle sınırlı olup, ortak bu borcu yerine getirmekle sorumluluktan kurtulmuş olur. Bu nedenle, ortağın limited şirketin borçlarından dolayı kural olarak sorumluluğu bulunmamaktadır. Anılan kuralın istisnalarından biri, AATUHK’nun 35. maddesinde düzenlenen limited şirketin kamu idaresine karşı ödenmeyen veya ödenmeyeceği anlaşılan borçlarıdır. Ortaklar, bu borçlarından dolayı payları oranında idareye karşı sorumludurlar. Bu sorumluluk, idareye karşı bağımsız bir sorumluluk olup, anılan Kanuna 5766 Sayılı Kanun ile yapılan değişiklikle payın devri halinde dahi ortadan kalkmayan bir nitelik kazanmıştır.
Somut olayda mahkemece, davacının, ortağı olduğu limited şirketin amme borcunu ödediği, hissesinden fazla yapılan ödemelerde davalıların sorumlu oldukları gerekçesi ile alacağın davalılardan müteselsilen tahsiline karar verilmişse de, 6163 Sayılı Kanun 35. madde düzenlemesine göre, limited şirketin malvarlığından tahsil edilemeyen kamu alacakları, ortaklardan ortaklık payı oranında istenebileceğinden, tespit edilen alacaktan şirket ortağı davalıların payları oranında sorumlu tutulmaları gerekirken, davalılardan müştereken tahsili şeklinde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.
3-) Davacı, davayı fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak 10.000 TL üzerinden açmış, bozmaya uyulduktan sonra alınan bilirkişi raporu doğrultusunda davasını 189.797,05 T’ye yükseltmiş, mahkemece ıslah edilen kısmı da kapsar şekilde hüküm kurulmuştur. Ancak, 04.02.1948 tarih ve 10-3 Sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca hükmün, Yargıtay’ca bozulmasından sonra ıslah yapılamayacağından, ıslah miktarının da nazara alınarak yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, kararın bu nedenle bozulması gerekmiştir.
4-) Ayrıca, dava 10.01.2012 tarihinde açılmış olup, hükme esas alınan bilirkişi raporunda davacının 2011, 2012, 2013 ve 2014 yıllarında yapmış olduğu ödemeler dikkate alınarak alacak tespit edilmiş ve mahkemece de rapor hükme esas alınmıştır. Davanın, dava tarihindeki duruma göre değerlendirilmesi gerekmekte olup, dava tarihinden sonra yapılan ödemelerin, ıslah yoluyla talep edilmesi halinde dahi dikkate alınması mümkün değildir. Bu nedenle, dava tarihinden sonra yapılan ödemelerin dikkate alınarak hüküm kurulması doğru görülmediği gibi, ayrıca kabul biçimi itibariyle dava tarihinden sonra yapılan ödemelere de dava tarihi itibariyle faiz işletilerek hüküm kurulması da yerinde olmamıştır.
Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davalılar vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine, (2, 3 ve 4) numaralı bentlerde açıklanan nedenlerle, davalılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle kararın davalılar yararına BOZULMASINA, ödediği peşin temyiz harcının isteği halinde temyiz eden davalılara iadesine, 15/05/2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.